Bugünlerde yeni anayasa çalışmaları tartışılıyor. Daha demokratik, çağın gereklerine daha uygun ve sivil bir anayasaya ihtiyaç var, doğru. Anayasayı bir devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen yazılı kurallar silsilesi olarak tanımlayacak olursak ve demokratik bir Anayasa yapılmasından söz ediyorsak, anayasa yapma sürecinin de demokratik bir şekilde işlemesi gerekiyor. Bunun için de, devletin temel kurumlarının, devleti tümleyen tüm toplumsal dinamiklerin bu yeni anayasanın oluşturulması sürecine dahil edilmesi gerekiyor. Toplumsal uzlaşmanın sağlanamadığı, aksine derin uzlaşmazlıklar sonucu ortaya çıkacak, büyük bölünmeleri yaratacak bir anayasa TBMM’nde yeterli “evet” oyunu alsa da, devletimize,milletimize hayır getirmeyecektir.
Anayasanın içeriğine dair de ne olmalıdırı ve ne olmamalıdırı söyleyeyim. Cumhuriyet’in temel niteliklerine halel getirecek, "Tek millet, tek devlet, tek dil” anlayışına ters, devletin bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve üniter yapısını değiştirmeye meydan verecek, Türk ulusal kimliğinin tahrip edilmesine yol açacak hiçbir hüküm olmamalı, tersine bunları çok güçlü bir şekilde koruyacak bir zırh gibi olmalıdır.
Net konuşmak gerekirse; seçilir seçilmez hukukçu bile olmadığı halde Anayasa hukukçuluğuna soyunan bir milletvekilini öne sürerek, Atatürk ilkelerinin anayasadan çıkarılmasını tartışmaya açan bir zihniyetin yapacağı anayasadan derin kaygılar duyuyorum.
İktidar sahipleri; Atatürk’ün 10.yıl nutkunu ders kitaplarından çıkarmaya, Anayasa’daki Atatürk ilkelerini budamaya çalışacaklarına Türk tarihinin bu büyük önderinden biraz olsun bağımsız,onurlu dış politika dersi çıkarmış olsalardı ne AB kapısındaki bekleyişimiz bu kadar uzun ve onursuzca olur, ne de bölücü terörü bitirmek için ABD icazetini beklerdik.
Bilindiği gibi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletine yaptığı önderlikle batılı sömürgen devletlerin yurdumuzdaki hain planlarını bozmuş, tam bağımsız Türkiye’yi kurmuştu. Zamanın en güçlü devletlerine karşı kazanılan bu zafer dünya dengelerini yerinden oynatmış öyle bir zaferdi ki; örneğin Yunanlı’ları bu Anadolu macerasına itenlerin başında gelen dönemin İngiliz Başbakanı Lloyd George’un İngiliz Parlamentosu'nda ağır ithamlara uğrayarak istifasına neden olmuştu. Bir milleti ayağa kaldıran, tutsak olmaktan kurtaran önder öylesine büyüktü ki, dönemin en güçlü devletinin Başbakanı Lloyd George, görevini bırakmak zorunda kalırken bu büyüklük karşısındaki çaresizliğinin itirafını şu sözlerle yapmıştır: "Arkadaşlar! Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dâhi, çağımızda Türk ulusuna nasip oldu ve bizim karşımıza çıktı; Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi!" Evet O dahi bizim milletimize nasip oldu değerini bilelim, yaptıklarından ve günümüze,geleceğimize ışık tutan ilkelerinden en üst düzeyde yararlanalım.
Mustafa Kemal Atatürk, yedi düveli dize getirmesinden sonra da izlediği onurlu politikalarla Türkiye Cumhuriyeti’ne tüm dünyanın saygısını kazandırmayı başarmıştı.Bu öyle büyük bir saygı ki; Atatürk’e “Birleşmiş Milletler’e girmek için başvurmayı düşünüyor musunuz?” diye soran yabancı gazetecilere şu yanıtı vermişti: “Davet etsinler, şartlarımıza uygun düşerse düşünürüz”. Ve sonunda dediği oldu; Birleşmiş Milletler sadece Türkiye’yi arasına katabilmek için yasasını değiştirdi. Daha önce Birleşmiş Milletler’e katılım için isteyen ülkenin başvurusu değerlendirilirken, ilk defa bir ülke katılım için davet edilmişti. Bir de bugünkü sonu belirsiz, sürekli karşılıksız ödünlerle dolu AB yolculuğumuzu gözünüzün önüne getirin de farkı değerlendirin. Atatürk’ü anlayamamış insanlarca, AB üyeliği uğruna verilen ödünlerin, Atatürk’ün koyduğu çağdaş uygarlık düzeyini yakalama hedefinin gereği olduğu savunuluyor. Yani Ermeni soykırımı yalanını kabul ederek, Kıbrıs’taki haklarımızdan, Türk’lüğümüzden vazgeçerek çağdaşlaşacağız!!
Oysaki Atatürk, Türk milletinin hiçbir zaman kendi öz benliğinden vazgeçmesini istememişti, aksine özünü daha iyi öğrenebilmesi için Türk Dil ve Tarih Kurumları’nı kurdu. O, çağdaşlaşmayı hedefliyordu, batı dünyasını örnek göstermişti, ama asla batıcı değildi. O, kendisine “ne zaman batılılaşacaksınız?” diye soran yabancı bir gazeteciye “Türkiye bir maymun değildir “Biz batılılaşmayacağız, biz özleşeceğiz!” diyerek, ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma hedefini Türk milletinin önüne ana hedef olarak koymuştu.
Sözün özü; hiç kimse unutmasın ve başka yol aramasın çağdaş uygarlığa giden tek yol Mustafa Kemal’in yoludur.
Anayasanın içeriğine dair de ne olmalıdırı ve ne olmamalıdırı söyleyeyim. Cumhuriyet’in temel niteliklerine halel getirecek, "Tek millet, tek devlet, tek dil” anlayışına ters, devletin bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve üniter yapısını değiştirmeye meydan verecek, Türk ulusal kimliğinin tahrip edilmesine yol açacak hiçbir hüküm olmamalı, tersine bunları çok güçlü bir şekilde koruyacak bir zırh gibi olmalıdır.
Net konuşmak gerekirse; seçilir seçilmez hukukçu bile olmadığı halde Anayasa hukukçuluğuna soyunan bir milletvekilini öne sürerek, Atatürk ilkelerinin anayasadan çıkarılmasını tartışmaya açan bir zihniyetin yapacağı anayasadan derin kaygılar duyuyorum.
İktidar sahipleri; Atatürk’ün 10.yıl nutkunu ders kitaplarından çıkarmaya, Anayasa’daki Atatürk ilkelerini budamaya çalışacaklarına Türk tarihinin bu büyük önderinden biraz olsun bağımsız,onurlu dış politika dersi çıkarmış olsalardı ne AB kapısındaki bekleyişimiz bu kadar uzun ve onursuzca olur, ne de bölücü terörü bitirmek için ABD icazetini beklerdik.
Bilindiği gibi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletine yaptığı önderlikle batılı sömürgen devletlerin yurdumuzdaki hain planlarını bozmuş, tam bağımsız Türkiye’yi kurmuştu. Zamanın en güçlü devletlerine karşı kazanılan bu zafer dünya dengelerini yerinden oynatmış öyle bir zaferdi ki; örneğin Yunanlı’ları bu Anadolu macerasına itenlerin başında gelen dönemin İngiliz Başbakanı Lloyd George’un İngiliz Parlamentosu'nda ağır ithamlara uğrayarak istifasına neden olmuştu. Bir milleti ayağa kaldıran, tutsak olmaktan kurtaran önder öylesine büyüktü ki, dönemin en güçlü devletinin Başbakanı Lloyd George, görevini bırakmak zorunda kalırken bu büyüklük karşısındaki çaresizliğinin itirafını şu sözlerle yapmıştır: "Arkadaşlar! Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dâhi, çağımızda Türk ulusuna nasip oldu ve bizim karşımıza çıktı; Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi!" Evet O dahi bizim milletimize nasip oldu değerini bilelim, yaptıklarından ve günümüze,geleceğimize ışık tutan ilkelerinden en üst düzeyde yararlanalım.
Mustafa Kemal Atatürk, yedi düveli dize getirmesinden sonra da izlediği onurlu politikalarla Türkiye Cumhuriyeti’ne tüm dünyanın saygısını kazandırmayı başarmıştı.Bu öyle büyük bir saygı ki; Atatürk’e “Birleşmiş Milletler’e girmek için başvurmayı düşünüyor musunuz?” diye soran yabancı gazetecilere şu yanıtı vermişti: “Davet etsinler, şartlarımıza uygun düşerse düşünürüz”. Ve sonunda dediği oldu; Birleşmiş Milletler sadece Türkiye’yi arasına katabilmek için yasasını değiştirdi. Daha önce Birleşmiş Milletler’e katılım için isteyen ülkenin başvurusu değerlendirilirken, ilk defa bir ülke katılım için davet edilmişti. Bir de bugünkü sonu belirsiz, sürekli karşılıksız ödünlerle dolu AB yolculuğumuzu gözünüzün önüne getirin de farkı değerlendirin. Atatürk’ü anlayamamış insanlarca, AB üyeliği uğruna verilen ödünlerin, Atatürk’ün koyduğu çağdaş uygarlık düzeyini yakalama hedefinin gereği olduğu savunuluyor. Yani Ermeni soykırımı yalanını kabul ederek, Kıbrıs’taki haklarımızdan, Türk’lüğümüzden vazgeçerek çağdaşlaşacağız!!
Oysaki Atatürk, Türk milletinin hiçbir zaman kendi öz benliğinden vazgeçmesini istememişti, aksine özünü daha iyi öğrenebilmesi için Türk Dil ve Tarih Kurumları’nı kurdu. O, çağdaşlaşmayı hedefliyordu, batı dünyasını örnek göstermişti, ama asla batıcı değildi. O, kendisine “ne zaman batılılaşacaksınız?” diye soran yabancı bir gazeteciye “Türkiye bir maymun değildir “Biz batılılaşmayacağız, biz özleşeceğiz!” diyerek, ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma hedefini Türk milletinin önüne ana hedef olarak koymuştu.
Sözün özü; hiç kimse unutmasın ve başka yol aramasın çağdaş uygarlığa giden tek yol Mustafa Kemal’in yoludur.
GÜNEŞ ERKUL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder